DENİZ GÖZLÜM
Ah vuslat nasıl da işlenmişsin yüreğimin en derin köşesine, bambaşka bir hăl,bambaşka bir şey yüreğin başka hălini gördüm sende. Yanımda ola masanda kanımda canımdasın. Yokluğunu içimde hissettikçe denize düşen martılar gibi dalgalar üzerime geliyor.
Beni sensiz koydun bari gözlerini bırak bana hani o denize çalan gözlerin var ya onları bırak bana beni sensiz koma.
Bayrağın kırmızısının bile sıhhatine imrenerek yürür oldum yollarında, bayrağın dalgalanırken çıkarttığı ses dahi seni hatırlatır oldu bana bayrağı kıskanır oldum. Oysa bayrakta benim canım değil mi atam. İşte böyle bir sevgi yüreğin bambaşka bir hali yokluğunu bana ince ince aratma.
Kara toprak nasılda seni çağırmış yanına, hani gözyaşıyla, kanla beslenen toprak sensizliğe dayanamamış seni almış yanına. Söylesene atam nasıl titremeden, ben nasıl doyarım seni taşıyan toprağa.
Kelebek uçurumdan geçerken aşağıya düşmemek için kanadından tutunurmuş ya bende senin sıcaklığına tutunur oldum. Gitmeden uçmayı öğret bana senin gibi kanadıma tutunmayı öğret ki düşmeyeyim uçurumdan.
Sen deniz ben sahil misali, Deniz nasıl gidip gelip sahilin eteğini örtüyorsa sende beni saklarken beni sensiz koma.
Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum sana hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden. Ben sende ülkemi sevdim. Senin gidişinle yaprak, çiçek, kuş tarumar oldu benim gibi ama yılmadılar tarumar olurken çok daha güçlü döneceğiz der gibiydiler benim gibiydiler.
Bu sana ilk ve son mektubum sana ulaşamasa da bana geri dönmeyecek çünkü adresimi yazmıyorum. Ulaşamasa da sana kayıp bir mektup oluversin.
Kerim ARPACI